Niye aynı kalmadı ki herşey? Niye doyumsuzdun ki diğer insanların
hepsi gibi? Bir ara mutlu olmuştum. Bazıları gibi saf aşkı yaşamadım, o
aşkın getirdiği şeylerin tümünede yaşamadım. Ama mutluydum işte.
Mutluydum biraz. Hiç olmadığım kadar huzurluydum. Ellerim seni
tutuyordu. Huzurumu tutuyordu. Aşkımı, benim herşeyimi tutuyordu. 2
hayatım vardı. Biri seninle başlıyordu. Diğeri çoktan başlamıştı. Ve
karmakarışık bir hayattı o. Ama sen varken farklıydı bitanem. Öyle
hikayelerde abartıla abartıla anlatılan şeyler yoktu her an her
dakikasında. Yanlış anlama. Sevgimiz basit olduğundan değil. Çünkü
bence; insanın sevdiğinin yanında olması, ona aşık olması, saçlarını
okşayıp, boynunun her kısmını öpüyor olması huzurla ilgili birşeydir.
Öyle dağları delmek, dünyayı 4 dönmek değildir. O abartılar zaten
sevginin en yüce anında olur. Ama beraberlik bunlara çıkar hep. Ve
bilmiyorum bitanem, sen yanımdayken ben farklıydım. Mesela şey, tek
başıma yürürken beni görüp durduran tanıdıkların çoğu hep kavgaya gider
gibi bi halimin olduğunu söylerdi bana. Lakin senin yanında sanki
dünyayı yeni keşfeden biri gibi saf bi hisse sahiptim. Kendimi dünyaya
kapatmıyordum. Rüzgarları sevdiğimi biliyorsun. Sen yanımdayken birde
rüzgarın vücuduma çarpıyor olması.. Eam, şimdi ne demek isteyeceğimi sen
tahmin et hayatım.
Of Allah’ım, başka birşeydi bu. Dar bi yatakda seni koynuma alıp sen
göğsüme yattığında ya da ben senin göğsün ile omzunun altında bir yere
kendimi sakladığımda; tamam bitiyordu. Daha fazlasına ihtiyaç yoktu. O
an öyle huzurlu oluyordum ki. Öylesine rahattım ki. Sana yemin ediyorum o
an başka HİÇ-BİR-ŞEYE ihtiyacım yoktu. Seni o an benim yanımdan olacak
insanı en ağır insanlık dışı bir şekilde öldürürdüm. Sen hep olduğu gibi
benimsin o an. Tümüyle hemde. Asla ayrılamazsın benden, asla!
Ve tüm bunların arasında anladım ki bunun güçle falan alakası yoktu.
Güçlü biriyim, biliyorsun. Bir çok şeyle savaşabilirim. Yere düşerim,
ama tekrar kalkıp beni düşürenlerin bacaklarını kırabilirim. Hayatımı
hep yanlız yaşadım. Ailem bile beni umursamak istemedi. Arkadaş - Dost
dediğin ise enteresan bir kavram. 20 yıllık bu yanlızlık boyunca çok
sayıda çok ağır psikolojik süreçler yaşadım. Kendimi adam etmeye
çalışmamın ve eğitmemin yanında bu saydığım haltlar beni o kadar
sağlamlaştırdı ki.. Hayatın beni gerçek anlamda becermesi için, içindeki
tüm pisliği bana yollaması lazım. Fakat, tüm bunlara rağmen senin o
göğsüne çok ihtiyacım vardı. Nefesini hissetmeye. Vücudunun sıcaklığını
hissetmeye. Boynuna. O kadınsı duran saçlarına. Uyuyorken yüzünün aldığı
masum görüntüne. Bunlar muhtaç olduğum şeyler değildi. Bunlar benim
arzularımdı. Anlıyor musun bitanem? Ve aralarında sevgiyi hisseden bütün
sevgililer bunları arzuluyor.
Bunların ne kadar güçlü olduğum veya olduğunuzla alakası yoktu. Çünkü
asla üzerine çıkamayacağız başka bir güç içindeydiniz. Sevgi. Bu
felsefi bir anlayış değil. Sevgi ve onun sağlayabilecekleri çok şiddetli
bir güçtür. Neye inanıyorsunuz bilmiyorum. Fakat Tanrı bu kargaşayı
kendisinin sevilmesini istediği için yarattı. Hiçbir şey yoksa sadece bu
yüzden Tanrı’nın sevgiye sağladığı güç inanılmaz. Ve sırf bu yüzden
sevdiğimiz yanında huzuru hissetmek binlerce yıldır bütün insanlarda
içgüdüsel olarak var. Burada, Tanrı’nın kurduğu bir örgüt var. Sadece
Tanrının kendi kurduğu normların kontrol ettiği. Bir şekilde sevgiye
miktarı fark etmeksizin ulaşmış insanların içine girdikleri bir örgüt.
Tüm bunlara rağmen; dünya sevgiyle dönmüyor. Bu yüzden sevgiyi bulmak
ve onu yaşamak bir lütuftur. 20 yaşındayım. Şanslıydım, hayatımda bir
müddet sevgiyi ve onun saf huzurunu yaşadım. Bazı insanlar bunu
yakalamak için hayatları boyunca uğraşıyorlar.
Tüm bunlar yıkıldı. Dünya dönmesi gerektiği gibi döndü.
Bende şimdi her zaman ki Mert’e geri dönüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder