7 Mart 2013 Perşembe

Pera - Atlama sonrası ve 310.


Atlamayı gerçekleştirdik. Silinme işlemindeyken her şey boya gibi akmıştı ilk önce. Ardından siyah ve beyaz geçiş. Şimdi buradayız. Tam şu an aynı odada ve muhtemelen Asambe'deyiz. Geometrik çizimler ve her şey yerli yerinde. Slayze'de öyle.

Gözümü açıp odaya baktıktan hemen sonra Slayze'ye baktım. Başımı biraz oynatmama hitaben bana iyi misin diye sordu.

- Ouh iyiyim, sen?

- Çok daha iyiyim.


Birbirimize sarılmış halde bu cümleleri kurduktan sonra biraz gerileyip birbirimize baktık. O dudağının yarısıyla güldü. Ben de öyle. Başardık demedik ikimizde. Sanki gerek yoktu buna. Hadi gel etrafı inceleyelim dedim ben. Hadi başlayalım diye cevap verdi Slayze.

Asambe neredeyse aynıydı. Fakat 310 yıl geriye gelmiştik. Gökyüzü daha temizdi. Asambe'nin havası da öyle. Zihnimizi bazı şeylerin farklı olması gerektiğine inanırdığımızdan farklı bir şeyler arıyorduk devamlı. Uygulama odasından çıkmıştık. Kontrol odası dışında baktığımız her yer bir nebze değişmişti. Sadece uygulama ve kontrol odaları aynıydı. Öyle olmalıydı.

Buraya vardığımızda bize gerekli olan malzemeleri de atlamaya eklemiştik. Onlar farklı odalarda duruyorlardı. Bazı odada ki eşyaları yine atlamaya dahil etmiştik. Giysilerimizi değiştirmek için eşyaların bulunduğu odaya geçtik. Nedense ikimiz de pek konuşmuyoruz. O susuyor, ben de öyle. Yanımızda getirdiğimiz 3 farklı model giysi vardı bu döneme uygun olan. Bugünün giysi modasının araştırmıştık ve ona göre bu modelleri seçtik. Giyinirken umarım bugünün modasına uygundur diye düşündüm. Birlikte, aynı oda da giyindik. Slayze'ye baktım. Ouh, aman tanrım, müthişti. Bana seslendi.

- Leydim, muhteşemsin. Muhteşem görünüyorsun.

Konuşmadım. Güldüm ve giysinin tadını çıkararak cilveli bir yürüyüşle yanına gittim ve yanağından öptüm onu. Gülümsedi ardından.

- Saat halen erken Pera. Dışarı çıkmak ister misin?

- Sabırsızlanıyorum. Bugün tanışacağımız ilk kişi kim olacak acaba?

- Hiç düşünmemiştim bunu. Paralar nerede? Eğer paramız geçmezse burada, ben birini öldürüp parasını alırım.

- Haha, tamam. Şuradalar işte.

- Hadi gel, çıkalım.

Asambe yine bize aitti ve bir süre burada kalmamız gerekiyordu. 310 yıl geriye atlamamıza rağmen Asambe halen bizleydi, kaybolmamıştı. Bunu da planlamıştık. Asambenin bulunduğu arazi 340 yıldır aynıydı. Daha doğrusu insanlar buraya dokunmamıştı. Doğa, kendi içinde çok küçük değişiklikler yapmıştı bu alanda. Asambe 340 yıllık bir yapıydı. Biz bu kadar geri gidebilmiştik. Emin olduğumuz süre buydu. Aslen tarih sayılıp korunması gerekirken umursanmamıştı. Bu yapıya ne istersek yapabilirdik ve her şey bizim adımıza tekrar inşaa edildi. Biz de sistemi Asambe'nin içine yerleştirdik. Tuhaf bir şekilde talihliydik. Sıra dışı bir mucizenin içindeydik.

Gerekli herşeyi aldık ve çıkışa yöneldik. Kapı açılınca değişen dünyayı görecektik. Slayze kapının koluna dokundu, bana baktı ve açtı. Yeşillik halen aynı. Slay halen aynı. Ben halen aynıyım. Sanırım bir hayli yürümemiz gerekiyordu.

Bir kaç km konuşarak ve gülerek yürüdük. Slay'in beni güldürmesi her zaman hoşuma gidiyor. Hazır hikayelerle değil, zekasıyla güldürüyordu. Konuşurken yüzünün aldığı görüntüler, takındığı ifadeler ve mimikleri inceledim hep. O olmasaydı bu işi yapamazdım.

Sonunda insanların olduğu bir yere vardık. Planımız şehrin içine gitmek. Yaz mevsiminde olduğumuz için zamanımız vardı. Hava kararmadan dönebilmek için. İnsanlar arasına karıştık. Kimse bizr farklıymışız gibi bakmıyordu. Zaten onlardan pek farklı görünmüyorduk.

Şehrin merkezini bulmamız gerekiyordu. Merkeze varıp orada bir takım notlar alıp ardından üzerinde planlar yapmalıydık. Analizler de dahil. 300 yıl öncesin de dahi olsa şehir çok farklı olamazdı diye düşünüyorduk. Belki yollar farklıydı ve bazı şeyler de öyle ama ana hatların pek değişmemesi gerekiyordu. En azından biz bu teorimize güveniyorduk. Bugünün haritasını edinememiştik doğal olarak. Teorimiz dışında çevremizdeki insanlara yolumuzu sormaktan başka bir çaremiz yoktu. Neyse ki aynı lisanı konuşuyorduk.

Bu döneme bu kadar uyumlu olmamız çok şaşırtıcıydı. En büyük risk giysilerimiz deydi  Yanlış bir tercih bütün dikkati üzerimize çekmemize sebep olabilirdi. Dahası yanlış bir şey yapmıyor olsak ta üzerimize toplayacağımız bu dikkatin nelere sebep olacağını pek kestiremiyorduk. Ancak seçimimiz gayet yerindeydi. Çevremde gördüğüm her bayanın giysisini inceliyordum sebepsizce. Üzerinde nasıl durduğunu ve bütün her şeyi  Onların bir kaçı da beni inceliyor ve kendi içlerinde beni yorumluyorlardı. Sanki milyonca yıl geçse de bir kadının nitelikleri hiç değişmeyecekti. 310 yıl sonrasında yaptığım şeyi şimdide yapıyor ve aynı şeyi 310 yıl önceki kadınlarda bana yapıyordu. Acaba Slayze'de dert ediyor mudur bunların hepsini? Ve erkekler? Tanrım..

Slayze bana seslendi.

- Bu yolu hatırladım. Bizim zamanımızdakinin aynısı.

Evet dedim. Bende hatırlamıştım o yolu. Asambe'den çıktığımızda şehrin içine yol almak için kullandığımız yollardan biriydi bu.

- Buradan ilerleyelim Pera. Biraz ilerledikten sonra çevremizden yol tarifi alırız. Eğer yolda bir pazar bulabilirsek harita satın alırız. Zamanımız var zaten.

Olur diye karşılık verdim. Nereye gideceğimize dair kararların hepsini Slay'e bırakmış gibiydim. Sanki o karar verirse daha güvende olacaktım. Öte yandan daima çevreyi inceliyordum. Slay'e baktığım da o da benim gibiydi. Biraz daha temkinli ama çevreyi merakla inceliyor ve analiz ediyordu. Belki kendine has detayları da vardı benim gibi. Ben onu izlerken bana döndü ve iyi olup olmadığımı sordu.
- İyi misin Pera? Kötü hissetmiyorsun değil mi?

- Yo hayır iyiyim. Çevreye dikkat etmekten biraz durgunlaştım. Her şey aniden değişti.

- Evet, biliyorum. Yanındayım merak etme.

Cümlenin sonunda yüzüne gülümseme koymayı eksik etmedi. Her zaman yaptığı gibi tam dozunda bir gülümseme. Daha iyi hissetmemi sağlayan.

Daha demin girdiğimiz yoldan uzaklaşmıştık. Çevre pek tanıdık gözükmüyordu. Yardım almamızın zamanı gelmişti. Slayze'e seslenip ne yapmamız gerektiğini sordum. Çevrenin pek tanıdık olmadığını söyledi. Sanırım birilerinden yol tarifi almanın vakti geldi demişti.

- Birilerine yolu sormalıyız Pera.

İlerimizde duran bir çift vardı. Slay onların zararsız olduğunu düşünerek onlardan yol tarifi almak için konuşmaya başladı. Ben biraz gerisinde duruyordum ama konuşması beklediğimden daha uzun olunca yanına yaklaştım. Slay: Ouh, bu sevgili eşim Pera dedi. Şaşırdım ama hemen devam ettirdim. Merhaba dedim çifte. Slay adamla konuşurken ben de karısıyla sohbet etmeye başladım. Aman tanrım, burada tanıştığımız ilk insanlar bunlar ve onlarla konuşuyoruz. Sohbet ediyoruz. 310 yıl geriye döndük ve birileriyle konuşuyoruz. Kalbim 2 katı daha hızlıydı ama gayet normal görünmeye çalışıyordum. Hızlıca nefes alıp vermemden dolayı karşımdaki bayan eliyle koluma dokundu ve iyi misiniz diye sordu. İyiyim dedim. Bugünün çok farlı olduğunu hissediyorum, sanki yeni bir benmişim gibiyim diye devam ettirdim. Ardından; bende farklı bir şey görüyor musunuz dedim kadına. Gülümsedi.  O gülümserken Slay ve kadının eşinin de bana baktığını ve güldüğünü gördüm. Tam benim kusura bakmayın diyecektim ki, kadın; farklı bir güzelliğiniz var dedi. Kendimi kendi cümleme hazırlarken birden iltifat alınca ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Ouh, teşekkürler dedim. Slay gülüp cümleye girdi. Konuşmayı toparlamak için. Güneş batmadan şehrin merkezine varmamız gerekiyor dedi Slay. Çok teşekkür ederim. Bu arada ben Slayze, siz?

- Mishen ben. Bu da eşim Mieshas.

- Ouh, sanki isimlerinizi aynı kişi koymuş gibi. Çok memnun oldum sizinle tanıştığım için.

Ben de hemen Slay'in ardından yineledim cümleyi. Birbirimize gülerek uzaklaştık onlardan. Çok heyecanlandın Pera dedi Slay.

- Deli misin Slay? Tanıştığımız ilk insanlardı onlar. Kaç yıl geriye geldik farkında değil misin? Hem sen konuşmaya girerken bir planın vardı. Ben aniden girdim konuşmaya. Hemen karım diye tanıştırdın zaten. Karım dedin? Beni bu karım Pera diye tan..

- Haha, tamam sakin ol Pera. Ben de heyecanlıydım. Çok iyi devam ettirdin konuşmayı ayrıca. Hem karım değil de ne dememi isterdin?

- Lanet olsun Slay! Çok heyecanlandım. Yürümeye devam edelim. Sakinleşirim. Sen de. Hem nereden gidiyormuşuz şehrin içine? Biraz acele edelim.

- Teker teker anlatmam olanaksız Pera. Benimle dursan yeterli. Herneyse, biraz yürüyelim. Sakinleşirsin umarım. Asambe'den çıkmadan önce su almışmıydın Pera?

- 300 yıllık suyu mu içeyim Slay?

- Evet?

- Tanrı aşkına, deli misin Slay? İnsan var olduğundan beri su vardı zaten. Niye atlamaya suları da dahil edeyim? Bir yerden bulur  ve ya satın alırız.

- Tamam Pera. Hadi yürüyelim artık.

Yürüdük. Yol boyunca çevreyi ve içinde bulunduğumuz zamanı anlamaya çalışır şekilde inceledik devamlı. Birbirimize farklı bulduğumuz şeyleri gösterip durduk yol boyunca. Ve onlardan hayli vardı. Bir kaç km daha yürüdükten sonra biraz dinlenmeye karar verdik. Buna ihtiyacımız vardı. Dinlenirken o ana kadar yaşadıklarımızı gözden geçirir gibi olduk. Ne garipti değil mi? dercesine. Evet, garipti hayli. Fakat bir o kadar da zevkli. Tanıdığım hiç kimse şu an yaşadığımı yaşamamıştı ve deneyim etmemişti. Bir ilki yaşıyordum. Bir ilkin ilk gününü.

Dinlenmek için bir mekana geçmiştik. Restorant gibi ama açık bir alanda. Slay şehre ilk defa geldiğini söyledi ve çaprazımızdaki masanın menüsünden istedi. Tarihte bu şekilde sipariş veren ilk ve son kişi olduk o an galiba. Garson şaşkınlıkla siparişi aldı ve bir kaç dakika sonra getirdi tüm siparişi. Gelen şeyler ağır şeyler değildi neyseki. Slay bu yüzden bu yiyecekleri seçmişti. Neredeyse atıştırmalıktı hepsi. Yemeği tamamladık. Parayı doğrudan görevli birine vermeyi deneyecekti Slay. Bu detaylardan yoksunduk çünkü. Herşeyden önemlisi araştırmalırımız sonucu ürettiğimiz para geçerli olacak mıydı? Ben olduğum yerde Slayze'i izlemeye koyuldum. Slay görevli birini buldu ve oturduğumuz masayı gösterdi. Slay ile görevli biraz konuştuktan sonra Slay parayı çıkardı ve uzattı. O an eminim Slay'de ne olacağını bilmediğinden çok heyecanlıydı. Gelip buraya paramızın geçerli olup olmadığını bilmeden bir şeyler sipariş ettik. Eğer para konusunda hatalıysak büyük bir sorunumuz vardı. Görevli parayı aldı ve biraz inceledi. Heyecanlandım. Sonra biraz daha geriye gidip bir masanın gerisinde oturan kişiye verdi parayı. Masadaki adam paraya pek bakmadı. Elinin altındaki bölmeden para üstünü denkleştirecek kadar para aldı ve Slay'e verdi. Ouh tanrım, sonunda. Slay yanıma geldi ve hadi gel kalkıyoruz dedi. Hey, paramız geçiyor galiba dedim. Güldü ve evet geçiyor dedi bana. Bir kaç saattir buradayız ve mali durumumuz bir çoğundan daha iyi dedi. Güldüm. Hemen görevlinin parayı ilk alışında niye dikkatle incelediğini sordum. Bilmiyorum ama paranın yeni duruyor olmasından galiba dedi Slay. Mantıklı. O yüzden değilse ne olabilir?

Restorantdan beri hiç durmadan yürümüştük. Kimseyle konuşmadan, duraksamadan. Şehrin merkezine vardık. Sonunda.

- Tamam, burada ayrılmalıyız Pera. Ortam çok karmaşık değil. 20 dakika sonra tekrar burada buluşalım. Bir kenara geçer ve notların üstesinden geçeriz. Tamam?

- Tamam.

Ayrıldık birbirimizden. Slay, geniş bir görünüm elde etmek için bir bulduğu yüksek noktalara çıkacaktı. Her birinden nasıl bir bakış açısı elde edebileceğini not edecekti. Ardından çevrenin kendisinde dolanacaktı. Ben ise ara geçişleri, duraksama yerleri, kaçış alanlarını ve benzer yerleri not edecektim.
Kendi notlarımı tamamlamıştım. Saatlerimizi gizli tutuyorduk, doğal olarak. Çıkarıp baktım. 20 dakikaya yakın bir zaman geçmişti. Doğrudan ayrıldığımız noktaya geri yöneldim. Çevreye, Slayze'yi görebilirim diye hiç bakmadım. Zaten gelecekti ya..

Ayrıldığımız noktaya benden 2 dakika sonra geldi Slay. Nasıl geçti diye sordum. Gayet iyi, dikkat çekmeden notları alabildim dedi.

- Peki ya sen Pera?

- Bütün alanları not ettim. Bir yeri atlamadığımı teyit etmek için tekrar baktım uzaktan. Bir yere geçip tekrar üzerinden geçelim.

Tamam dedi Slay. Bir kaç metre batıya doğru yürüdük ve pek işlek olmayan bir noktada durduk. Öncelikle bizi merakla izleyen birileri var mı diye çevrede durağan halde olan kişileri ve neredeyse bütün yüzlere göz gezdirdik. Bu kadar ulu orta not almak biraz dikkat toplayacaktı şüphesiz. Fakat kimse rahatsız olmamış gibiydi. Notlara göz atabilirdik. İlk ben başladım.

- 5 kaçış alanı var merkezin bu meydanında. 10'a yakın ara geçiş ve yakınlığı - uzaklığı dengesiz olan 20'den fazla duraksama alanı var. Satıcılar, tüccarlar ve diğer mekanlar.
Sırasıyla yerleri gösterdim ona.

- Hmm, bir meydan için 5 kaçış alanı gayet iyi.

- Kesinlikle.

- Sende neler var Slay?

- Meydanın çevresi pek kalabalık olmuyor. Saat başı ortalama ne kadar insanın burada olacağını kestirmek zor ama kalabalık olduğu taktirde işimiz daha kolaylaşacak. Ayrıca bazı tüccarların yerine geçebilirsek meydana doğrudan etki edebiliriz olduğumuz yerden. Tabii satıcılar birbirlerini tanıdığı için çok zamanımız olmaz. En mantıklı seçim bir yer belirleyip orada beklemek ve oradan planı gerçekleştirmek olur.

- Galiba. Asambe'ye döndüğümüz zaman tekrar gözden geçiririz. Yeterince durduk burada. Geri dönelim artık Slay.

- Tamam, hadi.

- Oh Slay, bu arada.. Tüccarların birinden harita satın aldım. Hatta 3 tane.

Süpersin diye cevapladı Slay. Güneşin batması yakındı. Fakat yinede havanın kararmasına 3 saat kadar süre vardı. Asambe'ye geri dönebilirdik o sürede. Yol ilk başta gözümüzde büyüyordu ama yarısını hızlıca tamamladık. Galiba bilmeden yürümek bize daha uzun gelmişti. Dönerken yoldan aldığımız bir kaç yiyecek ve su ile yolu tamamladık. Çok yürüdük ve çok yorucuydu. Asambe'de yiyecek bir kaç şeyimiz vardı. Daha zengin duran ve daha besleyici. Eğer Asambe'ye dönüp birde tüm bu notların üzerinden geçeceksek iyi bir yemeğe ihtiyacım vardı benim. Sanırım Slay'in de.

Asambe'ye vardık. Üzerimizdekilerden kurtulup hemen yemek işlemine koyulduk. 20 - 25 dakika sürdü yemeği hazırlamak. İkimizin de damak tadı neredeyse aynı olması büyük avantajdı ve ikimizde çoğu zaman az pişmiş şeyleri seviyorduk. Çiğ belkide. Gibi şeyler işte.  Bu sefer yemekte pek konuşmaya enerji harcamadık. Kaybettiğimiz enerji için bu şeylere ihtiyacımız vardı. Bir nebze hızlı ama tadını çıkarmaya çalışarak yemek yemeyi bitirdik. Slay, malzemelerin arasına viski de koymuştu. En azından şimdiye kadar bunu bilmiyordum. Bir yönden yıllanmış viski içecektik. Yemeğin ardından oturmak için başka bir odaya geçip kendimizi yorgun hissetmemek için soğuk viski içecektik. Slay, ayakta viskileri hazırlıyordu. Bana bir bardak doldurdu ve viski sulanmasın diye en fazla iki tane buz attı içine. 300 yıl geriye dönmüştük ama halen buz yapabilecek teknolojiye sahiptik. Gülmeme engel olamadım. Aynısından kendisine de hazırladı. Benim bardağımı bana verdikten sonra kendisi ayakta durmaya devam etti bir süre. Ben bir kaç yudum aldım, o da öyle. Sonra ayağımın hemen kenarına koydu kendi bardağını. İlk başta yanıma oturdu, sonra dizlerime yattı. Aniden, öylece. Başı dizlerimdeyen birden sahiplenme ve şefkat hissini hisseder oldum. Onun gözleri kapalıydı. Ben gülümsedim başını dizime koymasına. Saçını okşamaya başladım ve bir şekilde ona sahipleniyordum. Notlarımızdan önce ikimizde dinlendik bu şekilde.

Aynı odada notları tekrar gözden geçirdik. Bazı düzeltmeler dışında planın ilk halini oluşturmaya başlamıştık. Aksi bir durum olmadığı sürece suikasti gerçekleştirmek için kamufle olabileceğimiz noktalarda bekleyecektik. Suikasti bu noktaların birinde gerçekleştirecektik. Bugün için yeterince plan yapmıştık. Bu yorgunluğumuzla daha fazla planlama yapamazdık. En azından sağlıklı bir şekilde.

Bugünü iyi bitirmiştik. 310 yıl geride ilk gecemiz. Bildiğim herşeyden bir kişi dışında 310 yıl uzaklıktayım. Kendi şehrinde, kendi dünyanda hiç olmadı kadar yabancı hissetmek neyse oydu şu an hissettiğim. Slay, eğer slay yanımda olmasa bunu yapamazdım.

- Hadi Slay, uyuyalım.

- Tamam Pera. Teşekkürler bugün yanımda olduğun için. Zaten başka bir yere de gidemezdin.

- ...

- İyi uykular canım. Seviliyorsun.

- Ahah, sen de Pera.

Hiç yorum yok: