13 Mart 2013 Çarşamba

Pera - Slayze ~ Şehir gezintisi ve insanlar

Pera

Yorucu ama eğlendiğimiz bir günün ardından derince uyuduk Slay ile. Derin ama çok uzun süre değil. Sabah 8'de kalktık ikimiz de. Burada işleri ağırdan almamız mümkün değildi. Yaşadığımız her ilkin sıradışı bir tuhaflığı oluyordu. Mesela buradaki ilk sabahımız. İlk defa sabah kalktığımızda yıllarca geride yaşıyorduk. Tuhaf. İyi mi, kötü mü bilmiyorsunuz. Sadece tuhaf. Bunları yaşarken de genelde birbirimize bakıp gülüyorduk. İlk sabahımıza kalkıp birbirimize baktığımızda yine aynı şeyi yaptık. Kahvaltı yapmalıyız sanırım dedi Slayze. Galiba dedim. Bu yeni yerde, yeni bir alışkanlk edinebilirdik. Kahvaltı yapmak!


Atlamaya dahil ettiğimiz yiyeceklerden bazılarını hazırlayıp kısa sürede yedik. Zaten kolay yenilebilir şeylerdi ve çok fazla şey çıkarmamıştık. Bunlar bir bakıma stoklama olduğu için artık bugün dışarı çıkıp bir kaç yiyecek almalıydık. Zaten bugün bu ve benzeri şeyleri yapmayı planladığımız gündü. Atlamanın hemen ardından ilk günümüzü çevreyi tespit edip not alma üzerine harcamıştık. Bunca yıl geriye atladık ve hiç dinlenmeyi düşünmedik bile. Ya da ona benzer bir planlama. Doğrudan dışarıya çıktık. Bugün ise yakın çevremizi tanımak, insanlarla tanışmak ve mümkünse alışveriş yapmaya ayıracağımız bir gündü. Evet, gerçekten hızlandırılmış bir alışma süreci yaşıyorduk. Fakat hem ben, hem de Slay gayet dirayetliydik. Bu hızlandırılmış anlayış bizi etkilemiyordu.

Gece uyumadan önce giydiğimiz geceliklerimizi çıkardık ve dışarıya uygun giysilerimizi giyinmeye başladık. Bugün ikimiz de daha sade ve dünden farklı giysiler giyindik. İçimden bir his bu giysilerin bugüne daha uygun olacağını söylüyor. Slay'in omuzları genişti. Bir bayan olarak omuzlarını her zaman beğeniyordum. Hiç etkisi kaybolmadı üzerimden. Bazen sanki o omuzlar yüzünden beni koruyabilecek tek alan o omuzların arası gibi hissettiğim bile oldu. Belki bundan sonra daha fazla hissederim bunu. Burada bu vücudunu nasıl koruyacağını merak ediyorum açıkcası. İkimiz de kendimize vakit ayıramıyoruz. Gerçi o beni giyinirken izlemeye zaman ayırabiliyor.. Yeni giysilere alışamadığımızdan ve biraz karmaşık olduklarından giymemiz normal giysileri çıkarmaktan çok daha zor oluyor. Tabii bir o kadar uzun bir süre. Yinede yaklaşık 6-7 dakika da ikimizde giyindik. Hazır mısın dedim Slay'e. Evet dedi. Çıkmaya hazırız.

Slayze

Bugünün giysilerini giyinmeye çalışıyorum Pera ile. Tanrım, neyse ki kendi adıma bu giysileri seçtim fakat bazen üzerimde durmasını halen kabullenemiyorum. Komik geliyorlar. Fakat yinede Pera'yı giyinirken izlemeye değerdi tüm bunların hepsi. Erotik bir anlayış içinde izlemiyordum onu. Salt bir hisle bir erkeğin, bir kadını izlemesiydi yaptığım. Onu ara ara izlediğimi fark ettiğini biliyorum. Eğer beni iyi tanımasa zaten bunu yapmazdım. Neler hissettiğimi iyi biliyor olmalı. Herneyse, tüm bunların arasında ikimiz de giysilerimizi giyindik. Hazır mısın diye sordu Pera bana. Evet dedim. Çıkmaya hazırız.

Pera

Dün 2 - 3 kişiyle konuşmuştuk. O hoş çift ve garsonlarla. Bugün insanlarla iletişime geçmeye çalışacağız. Gerçekten meraklıyım. Belki şu an endişelenmem gerekirdi ama hiç endişem yok. Sanki bu işleri yapmak için varmışcasına rahatım ama heyecanlıyım. Slay'in koluna girdim. Bir çift gibi durmalıydık. Her zaman ki yolu yürüyerek geçtik. Asambe ile normal yaşantının arasında duran o uzun yolu. Aslında bugün daha kısa gibi geldi bana. Çabuk bitirdik. Şehrin içine girdik şimdi. İnsanlarla tanışmak istiyorduk ama öylece konuşmamız da uygun olmazdı. Fırsatlardan yararlanmalı ve kurguya yedirmeliydik sohbeti. En iyisi pazarlara gitmemizdi. En kolay orada insanlarla konuşmaya başlayabilirdik ve ayrıca bazı şeylere ihtiyacımız vardı. Evet, pazar alanı gitmemiz gereken yerdi.

- Slay, pazarlardan birine gitmeliyiz bence. Dün aldığım haritadan bir tanesini bulur ve gideriz. Ne dersin?

- Bencede gidelim Pera. Benim aklımdan da pazarlar geçiyordu. En yakın olana gidelim. Sonra diğerine geçeriz.

- Tamam.

Haritayı çantamdan çıkartıp açtım. Bir kenara geçip Slay ile nerede olduğumuzu anlamaya çalıştık bir süre. Fakat Asambe'nin olduğu alanı 3 haritaya da işaretlemiştim. O yüzden rahatça nerede olduğumuzu bulduk. Yakın sayılabilecek bir noktada pazar vardı. Slay oraya gidelim mi diye sordu. Ben de olur dedim. Haritaya tekrar göz atıp hangi yönden gideceğimize karar verdik ve yola koyulduk. Yürürken aklımdan öncesi ve sonrası düşünceleri geçti. Bu şehirin 310 yıl öncesinde yaşıyorduk biz. Mesela, basit bir şey, o pazarların olduğu yerde 310 yıl sonra büyük bir AVM var olması çok hoş bir cilve olurdu. Neredeyse ironik. Şehre daha yabancıydık ve ben de bir çok şeyi kestiremiyordum şimdiden. Fakat bazı şeyler hep aynı kalacak gibi geldi.

Yolda giderken biriyle konuşma düşüncemiz yoktu ama neredeyse 10'a yakın çift bize selam verdi. Biz de selamlarına karşılık verdik. Tabii, yolun devamında biz de diğer çiftlerin bazılarına selam verdik. Aman tanrım, muhteşem bir şey. Sanki herkesin hoşgörülü olması gereken özel bir gündeymişiz gibi. Bu hoşgörü anlayışına alışık olmadığımızdan bir yerden sonra kendimi tutamadık Slay ile. 1 dakika boyunca güldük. Çevremizdeki insanlar da bize bakıp tebessüm ediyor ve bazen gülüyorlardı. Yüzü asık insan sayısı şu ana kadar azdı. Pazara yakınlaştığımızı düşündüğümüz bir yerde yol tarifi istedik bir bayandan. Yakındaki bir pazara gitmeye çalıştığımızı söyledim ben. Kadın ben konuşurken Slay'e baktı bir kaç saniye. Slay'e baktı? Sonra bana döndü ve gülümsedi. Ardından nazik bir tonlamayla yakın olduğumuzu söyledi ve yolu tarif etti. Aptal kadın. Herneyse, tüm bu insanların arasında pazarın girişine doğru yakınlaştık. Geldik galiba dedi Slay. Galiba diye cevap verdim.

Slayze

Onca insanla olan selamlaşma ve diğer bütün her şeyden sonra pazarın yakınına geldik. Peraya; geldik galiba dedim. Galiba diye cevap verdi.

- Hadi gir koluma Pera, ortama girelim

Pera aniden pek beklemediğim bir kahkaha attı. Gürültülü değil ama insanı neşeyle dolduran bir gülüştü. Onu gülerken izleyipte benim gülmemem imkansızdı. Hadi girelim ortamlara Slay dedi. Neşeli ve sevimli bir tavırla. Kolumdan tutup çekti sonra beni.

Pera'nın gülümsemeleriyle pazara girmiştik. Hem çevreyi analiz etmek, hem de nereden başlayacağımıza karar vermek için biraz yavaş hareket ediyorduk. Sol tarafımızda kalan kısma yöneldik ve pazardaki alanları gezmeye başladık. Bu tarafta çoğunlukla malzemeler var. Tüccarlar bağırmıyorlar ama ısrarcı olabiliyorlar. Eğer bir şeyi kesin almayacaksan yaklaşmamalısın. Pera bana seslendi ama duyamadım.

- Ouh, duyamadım Pera?

- Ayrılalım Slay. 1-2 stant aralıklarla duralım, çok ayrı değil. İkimizde farklı insanlarla konuşuruz. Sonra birlikte konuşmaya başlarız. Ne dersin?

- Olur. Sen para almış mıydın hiç?

- Yo hayır. Asambe'den çıkarken hiç almadım. Sen aldın değil mi?

- Evet, aldım. Paranın yarısını al. Dilediğin şeyi alırsın. Hah tabii yiyeceklere denk gelince onları senin alman gerek. Ben anlamam yani Pera.

- Tamam Slay, ben hallederim. Şimdi alamayız ama.

- Neden?

- Eğer daha başka yerlere gideceksek elimizde bunları taşıyacak değiliz ya Slay?

- Haklısın hayatım. Muhtemelen bir araç olmalı bizi Asambe'ye kadar götürecek olan. Atlara bağlı bir araç falan. Çevreye onlardan nerde bulabileceğimizi soralım. Garip, dün şehir merkezi dahil hiçbir yerde göremedim ondan.

- Belki de dün bütün atlar izinliydi?

- Evet olabilir. Belki dün ulusal at günüydü. Ulusal at gününde atlamayı gerçekleştirmişiz buraya. Zamanlama.

- Haha Of, tamam Slay, yeter bu kadar. Saçmalamayı bırakalım. Hadi ayrılalım şimdi.

Ben tamam dedikten sonra yanağımdan öperek beni 1-2 stant ileriye uğurladı Pera. Benim ilgimi insanlardan çok çevredeki malzemeler çekiyordu. Bir süre yer edinmek için önümdeki insanlara " Affedersiniz " demekten başka bir kelime çıkmamıştı ağızımdan. Bir süre sonra Pera'ya baktığımda, bir stantın önünde tüccar bir bayan ile konuşuyordu. Sonra yanındaki bayanın da o konuşmaya dahil olduğunu fark ettim. O iletişimini ilerletmişti. Bende malzemelere yeterince baktığım için çevremle konuşmaya başladım. Konuşmaların arasında bir stant dikkatimi çekti. Diğerlerinden daha kapalı bir şekilde dizayn edilmişti. Daha yakından bakınca onun terzi olduğunu anladım. Hayatımda hiç bu şekilde iş yapan bir terzi görmemiştim. Pera'ya baktım yanına gitmeden önce. Bana bakıyordu. Terzinin olduğu yeri işaret ederek oraya gideceğimi söylemeye çalıştım. Tamam dedi ve yüz mimikleriyle onayladı. Terzinin yanına gittim.

- Merhaba.

- Merhaba bayım.

- Giysiler dikkatimi çekti. Göz atmak için geldim.

- Tabii bayım, buyrun bakın. Yardımcı olmamı ister misiniz?

- Aslında hiç fena olmaz. Ancak hepsinden öte ilgimi burada oluşunuz çekti. Hemen şurada terzi olduğunuz yazıyor ama hiç bu şekilde iş yapan bir terzi görmemiştim. Stantı olan bir terzi?

- Bunu çok duydum açıkcası. Burası görüldüğü gibi dükkanım değil. Bana ait olan ürünleri haftanın tek günü burada satıyorum. Ayrıca terzi işlemleri içinde insanlarla direkt buradan muhattap oluyorum. Haftanın diğer günleri onların giysileri teslim ediliyor. Bana ait olan başka bir dükkanım var.

- Ouh, öyle mi? Aslında uğramak isterim. Yeni giysiler almayı düşünüyordum. Ben ve karım.

- Size adresimi verebilirim. Biraz beklerseniz eğer..

- Buyrun, burada adresim yazılı. İsmim Cathal Costel. Uğradığınızda yardımcı olurum. Sizin isminiz neydi?

- Slayze Novaj.

- Slayze.. Bugüne kadar hiç duymadığım bir isim. En azından bu şehirde. Buranın yerlisi misiniz?

- Evet, çok uzun bir süredir buralıyım. Ben ve karım.

- Anlıyorum. Eğer dilerseniz halen buradaki alışverişiziniz için size yardımcı olabilirim?

- Ouh, evet. Aslında sade bir şey arıyorum. Sade ve şık. Kaliteli ayrıca. Sanırım şu an burada bulmam mümkün değil. Özel olarak tasarlanması gerekiyor.

- Bencede öyle olmalı. İsmimi ve adresimi biliyorsunuz. En kısa sürede bekliyor olacağım sizi sevgili Novaj.

- En kısa sürede sayın Costel. En kısa sürede. Görüşmek üzere.

Terzinin yanından ayrıldığımda Pera'nın yanına dönmek istedim. Daha deminki yerde işini bitirmiş ve biraz daha ilerlemişti. Yanına gittim. Terziyle konuşmamızdan bahsettim. Olumlu şeyler söyledi. Tüccar ve diğer bayanla ne konuştuklarını sordum Pera'ya. Hiç dedi.

- Detayları üzerinde tartıştık bir kaç eşyanın. Hiçbirini almadım bile.

- Bundan sonrasını birlikte gezelim Slay. Pazarı yaklaşık 45 dakika içinde tamamladık. Almayı düşündüğümüz bir kaç şey vardı. Dönüş esnasında almaya karar verdik. Yiyecek bir şeyler alınacaksa da yine dönerken alınacaktı ve Slay'in bahsettiği türden bir araç bulmamız gerekiyordu. Tüm bunları geride bırakarak yola devam ettik.

Şehir merkeze doğru yöneldikçe daha güzelleşiyor ve zengin bir görünüme sahip oluyordu. Yapılar daha düzenli yapılmış, kaliteli taşlar kullanılmıştı. Mimari anlayış ise git gide daha cesur oluyordu bazen. Bir an ikimizde bir fotoğraf makinesi ile bunların fotoğraflarını çekmeliyiz dedik ama imkansızdı. İmkansız olmasa da çok zor.

Yine yorgunluk ve açlık belirtilerine kapıldığımız için restorant bulmamız gerekiyordu. Önceliğimiz iletişim olduğu için yoldan belirlediğimiz bir beyefendiye sorduk. Bize 50 metrelik mesafede bir restorant olduğunu söyledi. Teşekkürlerimizi ilettik. Biraz ağırdan alırak ben teşekkür ederim dedi ve yoluna devam etti. Pera sabırsızlanıyor gibiydi bir şeyler içebilmek için. Soğuk herhangi bir şey. Ben belki daha çok istiyordum.

Restorana hemen vardık. Muhteşem bir süpriz oldu burada. Alkol vardı burada. Pera sevincinden ölmüştü neredeyse bunu duyunca. Garip gerçi, ilk gün viskiyi çıkardığımda bu kadar sevinmemişti. Belki susadığındandır, herneyse. Menüler vardı neyseki ve biz de seçimimizi menüden yaptık. Yine ağır şeyler tercih etmedik. Yemek bittiğinde şarap ısmarlamayı istiyordu Pera ama saatin çok erken olduğunu fark etti sonradan. Eğer içseydi gün içinde kesin kusardı. O yüzden alkol almadık. Buraya boş bir vaktimizde gelecektik kesin. Hesabımızı istemiştik garsonlardan birinden. Hemen getirdiler. Ödemenin yanında biraz bahşiş de koydum. Sonra garsonu durdurdum hemen.

- Hey bakabilir misiniz acaba?

- Buyrun bayım?

- Eşim ve ben hayli yorulduk. Yürümek zor olacak. Bir araç arıyoruz, nereden bulabiliriz acaba?

- Bayım 1 km içerisinde atlı araçlar var. Saat ilerledikçe daha da ilerliyorlar. Saat 3 gibi geldiğiniz yerde de bulmanız mümkün olur.

- Çok teşekkürler, çok yardımcı oldunuz.

- Rica ederim bayım.

Pera ile kalktık ve ilerlemeye devam ettik. Garsonun bahsettiği atları görmeye başladık. Yine de yürüyecektik şimdilik. Haritadan baktığımızda şehrin önemli meydanlarından birine 2 km kadar uzaktaydık. Bildiğimiz kadarıyla şehrin en gösterişli yerlerinden biri, önemli yapıları olan ve yine zengin duran bir meydandı burası. Zaman zaman önemli geçişlere tanıklık etmişti bu nokta. İnsanlar sembolleştiştirdiği bazı şeylerin gösterişli yanını bu meydanda görmeyi seviyorlardı. Bu meydan bize de tanıklık edecekti. Şüphesiz kimse ikimizi onlardan ayıran özelliğin farkında değildi. Fakat tuhaf bir ilke tanıklık edecekti bu meydan.

Nihayet varmıştık. Çok etkileyici bir yerdi. 1500'lü yılların yapılarını hisseder gibi oldum. Her şeyden bir parça vardı burada. Asil ve taş kadar soğuktu. İnsana güç katan bir asillik ve soğukluk. Asla kendinden uzakklaştıran değil. Muhteşemdi, her zaman gelmek isteyeceğim bir noktaydı. Tanrım, nasıl yok olmuştu bu alan bizim dönemimize kadar? Binaların büyük yapıları, heykeller ve tüm detaylar. Bir müzisyen olsam burada konser vermek isterdim. Muhteşemdi tek kelimeyle.

- Hey Pera, muhteşem değil mi sence de?

- Çok güzel Slay. Acaba buradaki insanlara da bize geldiği kadar etkileyici geliyor mudur? Eşsiz bir yerde duruyoruz.

- Bencede hayatım. Çevresini dolaşalım buranın. Neresi varsa göz atar, tadını çıkartırız. Hadi gel.

Aniden üzerime atladı Pera. Belinden tuttum aniden. Yine mutluluktan ötürü gülüyordu. Sadece bana karşı böyle ani tepkileri vardı Pera'nın. Başka hiçbir zaman görmedim, başka hiç bir insana yaptığınıda. Havaya kaldırdığı ayaklarını yere büktü geri ve hadi devam edelim dedi. Bıraktım onu yavaşca. Ardından koluma girdi, turlamaya başladık meydanı. Her nerden bakılırsa bakılsın güzel gözüküyordu burası. Fakat daha çok abartmak istemedik hayranlığımızı. Biraz iç kısımları gezmeye başlamalıydık.

Pera

Meydanda ki bu yapı hayli güzeldi. Aslında çevredeki etkileyici bu yapılar bizim için bu kadar çekiciydi. Kendi zaman dilimimizde böyle yapılar göremezdik. O yüzden Slay ile ben çok etkilenmiştik tam bu alandan.

Yerler kırık beyaz tonlarında taşlar ile kaplıydı. Meydanın ortasında büyük sütunların üstünde duran heykeller vardı. Hepsi bir kişiyi simgeliyordu. Savaşçıydılar. Sanki bu şehri koruyormuşcasına duruyorlardı. Meydanın çevresinde de geniş ve büyük binalar vardı. Özel olarak dizayn edilmiş bir nokta olduğu hayli aşikar.

Çevredeki binaların olduğu yerlere doğru gitmeye başladık. Saat şu an 1 civarıydı. Sokakları teker teker gezdik ve insanlarla konuştuk. Burada, bu evlerin birinde gizli bir alanın bile olduğunu söyleyenler oldu. Aslında hayli iyi sebeplere dayanarak söylüyorlardı bunu. Yinede bunu inceleyecek vaktimiz yoktu. Belki bir gün. Neden olmasın? Ne yapalım diye sordum Slayze'e. Yeterince gezdik, inceledik çevreyi dedi. Geri dönelim istersen Pera dedi. Olur dedim. Daha bir kaç yiyecek ve belki bir kaç malzeme alacaktık zaten. Neyseki şu atlı arabalarla dönecektik ve saat de ilerlemişti bir nebze.

Meydanın biraz daha uzak kısımlarına doğru geldiğimizde bir at aracı bulabildik. Gayet güzeldi aslında. Hem bizim yolculuk edebileceğimiz, hem de bir kaç eşyamızı taşıyabileceğimiz türden bir araçtı. Kiraladık bu yüzden bu aracı. Uğradığımız ilk pazara kadar gitmeye karar verdik. Yine konuşacağımız bir zaman doğmuştu bize. Bu yolculukların olacağını bildiğimiz için hep o ana bir kaç şey saklıyorduk konuşabileceğimiz. Çok bir şey değil ama konu açmamıza yetiyordu. Sonrasını getiriyorduk. Pazara gelene kadar şehirden bahsettik. Her noktasından. Pazara yaklaştıkça ne alabileceğimizi düşünmeye başladık. Bir şeye karar veremedik ama. Yine o an karar verecektik herşeye.

Pazara vardık. Slay araçtan önce inip ardından bana elini uzattı. Tam günümüze uygun bir şekilde centilmence bir hareket ile. Gülüsedim ve teşekkür ettim. Araçtan indikten sonra pazarın içine bıraktık kendimizi. Slayze bana seslendi.

- Anlaşmamızı hatırlıyorsun değil mi?

- Ne anlaşması?

- Yiyecekleri sen alacaktın Pera.

- Ouh evet, tamam. Sen Asambe için gerekli bir şey bulabilirsen alırsın. Ya da başka neye ihtiyacımız varsa. İşlerim bitince Arabaya geri döneceğim. Senin işin bittiğin de pazarın içinde olmazsam arabaya geri gelirsin sende.

- Tamam.

Slayze

Ben eşyaların yoğunlukla durduğu yere yöneldim. Şu an önceliğimiz yiyecekti. Başka ne bulabilirdim buradan ihtiyaçımız olan diye düşündüm. Zaten standatlara baktığımda ihtiyaç duyduğumuz hiçbir şey yoktu. Yinede biraz oyalanmaya çalıştım. Bir kaç tüccar ile konuşup vakit geçirdikten sonra Pera'ya baktım. Görüş alanımda değildi. Arabaya doğru yöneldim. Daha çok pazarın içine yönelmiş olacaktım böylece. Biraz yürüdükten sonra Pera'yı ileride gördüm. Biraz daha yaklaşıp Pera diye seslendim. Arkasını dönüp bana baktı. Dudağının yarısıyla gülümsedi. Ben de diğer yarısıyla. Hemen ardından beni yanına çağırdı. Yanına gidip; bitti mi aldıkların diye sordum. Son bir malzeme kaldı dedi. Tamam hadi alalım dedim onu da. Aracımızın istikametine doğru 3-4 stant ileride alması gereken son malzemeyi de aldı Pera.

- Sen bir şey almadın mı Slay?

- Yo hayatım. Bir şey bulamadım ihtiyaçımız olduğunu düşündüğüm. Belki ilerleyen günlerde tekrar uğramamız gerekir buraya malzemeler için.

- Peki öyleyse. Hadi gel, araca geçelim.

Ellerimizdeki yükleri aracın sahibi aldı ve araca yerleştirdi. Biz de araca kendimizi yerleştirdik ve yola koyulduk. Pera çevreye bakınıyordu. Ben de kafamı geriye yasladım ve gökyüzüne bakmaya başladım. Saat 5'e yakındı. Bulutlar hareket ediyordu. Hiç fark etmemiştim bunu. Küçükken acaba ilk defa ne zaman görmüştüm bulutların hareket ettiğini? İlk gördüğüm de ne hissetmiştim, ne demiştim acaba? Bulutların hareket edeceğini düşünebilir misin? Ya da evinden 300 küsür yıl uzaklaşmayı? Ben bunları düşünürken Pera kafasını omzuma yasladı. Gözlerini kapattı.

- Gel göğüsüme yat Pera. Üşümüyorsun değil mi?

- Yo hayatım, iyiyim böyle. Eğer uyuya kalırsam Asambe'ye geldiğimizde uyandır beni. Tek başına gitme.

Dedi gülümseyerek. Tabii ki dedim gülümseyerek.

Yolun yarısında ben de başımı ona yaslamıştım. Saçlarının kokusu ve boynunun sıcaklığını hissettim daima. Ben kafamı yasladıktan sonra Pera'da bana sarıldı. Tüm bunların için de bitirdik yolumuzu.

- Hey Pera, hayatım, uyan hayatım.

- Geldik mi Slay?

- Yakınız Pera. Biliyorsun, Asambe'nin çok yakınına götüremem bizden başkasını.

- Tamam. İnelim öyleyse.

Aracı durdurmuştum zaten. İlk olarak ben indim ve elimi uzatarak inmesine yardım ettim Pera'nın. Teşekkür etti halen uykulu olan haliyle. Pazardan aldıklarımızı aldık ve teşekkür ettik aracın sahibine. Kirasını en başta ödemiştim zaten. Malzemelerin çoğunu ben aldım ve kısa bir mesafeyi yürüyerek Asambe'ye vardık.

Pera

- Çok güzel bir gündü Slay. Tadını çıkarabildik buranın iyi ki. Umarım daha çok gezebiliriz.

- Hah, umarım Pera.

Var olan yiyeceklerden bir kaç yemek hazırladık yine. Bu sefer biraz daha zengin bir yemekti hazırladığımız. Dönerken bir şey yememiştik çünkü. Yiyecekleri hazırladıktan sonra üzerimizi değiştirmek için giysilerimizin bulunduğu odaya geçtik. O sırada yemekler hem dinleniyor, hem de ılık bir ısıya geliyordu. Yine yorgunluk ve açlık belirtileri vardı giysilerimizi çıkarırken ve giyerken yüzümüzde. Hatta bütünüyle vücudumuzda. Giysi işlemlerini hallettik ve yemek yemeye geçtik.

Yemeği tamamladıktan sonra tüm kirli şeyleri bir kenara bıraktık. İkimiz de üşeniyorduk çünkü. Dünkü viskiden var mı halen diye sordum Slay'e. Ouh evet, halen olmalı dedi. Bir bardak içtik ikimizde zaten diye devamını getirdi.

- Onu içerken konuşalım öyleyse. Sakinleşmemizi ve uyumamızı kolaylaştırıyor sanırım.

- Tamam, ben hazırlarım viskileri.

Yine iki buz atarak ikimize de viskiyi koydu Slay. Bu akşam 3 bardak içtik ama. Gün içinde restorantda içemediğimiz alkolün acısını çıkarmakta olabilirdi bir nebze bu. 2. bardağın ortalarındayken geldiğimiz dönemden bahsetmeye başladık. Bir kaç şeye değindik o zaman dilimine ait olan. Bir çok şey geride kalmıştı. Konuyu çok derine indirmeden güzelce kapattık. Slay yine dizlerime yattı benim. 5 Dakika sonra uyuya kaldı. Bir kaç saat sonra uyandırdım. Yatağına yatırdım.

- İyi uykular Slay. Teşekkürler.

- İyi uykulalar hayatım.

Hiç yorum yok: